Yunanistan’da 11 ülkeden bağımsız uzmanların katılımı ile oluşturulan “Kamu Borcu Gerçek Komitesi’nin üyelerinden biri olan Prof. Özlem Onaran’a göre Ocak’tan bu yana yaşanan krizin sorumlusu Avrupa’nın diğer hükümetlerinin Syriza hükümeti’nin rasyonal ve oldukca ılımlı çözüm önerilerine ayak diremesi. “Yunanistandaki insani kriz umurlarında değil. Hatta borcun geri ödenmesi bile umurlarında değil” diyen Onaran AB hükümetlerinin ve troykanın hata yaptıklarını ve o zamandan beri bu konuda yalan söylediklerini itiraf edemeyecekleri için hem Yunanistan’ı hem de Avrupa’yı aynı yanlış politikaların esiri tutmaya devam ettiklerini söylüyor. Onaran ile Yunanistan krizi ile başlayan tartışmaları değerlendirdik.

 
– “Kamu Borcu Gerçek Komitesi” 18 haziranda bir rapor yayınladı ve Yunanlıların borcunun kanun dışı ve insan haklarına aykırı olduğunu söyledi. Rapor nelere vurgu yapıyor?
 
Raporumuz öncelikle 2010’dan beri Yunanistan’a dayatılan programların açıkça yanlış varsayımlara dayandığını gösteriyor, ancak bu basitce bir hata değil; tersine yaptığımız inceleme IMF ve diğer kurumların bu sonuçları 2010’da öngördüğüne işaret ediyor. Programların ağır iktisadi ve toplumsal sonuçlarını bildikleri halde devam ettiler; çünkü ana hedefleri Avrupa’daki bankaları –öncelikle Alman ve Fransız bankalarını kurtarmak idi. Yunanistan’ın 2010’daki IMF temsilcisi, Panagiotis ROUMELIOTIS’in 15 Haziran 2015 tarihinde Yunan Parlamentosu’nda kamuya açık bir oturumda Komisyonumuza yaptığı açıklamalar çok önemli gerçeklere işaret ediyor.
 
Bu bilgilere göre IMF 2010’da Yunanistan’ın borcunun sürdürülemez olduğunu biliyordu ve kendi iç kurallarına göre bu borç yeniden yapılandırılmadan bir kredi anlaşmasını kabul etmemesi gerekiyordu, ama Avrupa hükümetleri ve özel bankalar IMF’nin kararını etkiledi. Papandreu hükümeti de o dönem Yunan özel bankalarının devlete verdiği borçlarda bir kesinti olmasına engel olmak icin borç yeniden yapılandırılmasına karşı çıktı.

 
– Asıl amaç saklandı
 
Bu programların dayattığı koşullar hem Yunanistan’da neoliberal bir dönüşümü hızlandırdı hem de aynı zamanda Avrupa halkları nezdinde gelecekteki borç geri ödemelerinin güvencesi olarak sunuldu. Dolayısıyla esas amacın bankaların kurtarılması olduğunun üstünü örten bir yanılsama yarattı.
 
Ancak bu programlar sonucu asgari ücretlere, kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaşlarına yapılan kesintiler, devlet harcamalarındaki kesintiler gerçekte krizi daha da derinleştirdi, milli gelirde büyük bir kayba yol açtı ve dolayısıyla vergi gelirlerinin de azalmasına ve nihai olarak kamu borcunun daha da artmasına yol açtı.

 
– Krizin sorumlusu kim?
 
Ocak’tan bu yana yaşanan krizin sorumlusu Avrupa’nın diğer hükümetlerinin Syriza hükümeti’nin rasyonal ve oldukca ılımlı çözüm önerilerine ayak diremesi. Yunanistandaki insani kriz umurlarında değil. Hatta borcun geri ödenmesi bile umurlarında değil. Görünüşte kendi seçmenlerinin haklarını korumak ve vergilerini dipsiz bir kuyuya atmak istemediklerini iddia ediyorlar. Ama aslında şimdi geri adım atarlarsa hem bütçe kesintilerinin yanlış politika olduğunu hem de programların Fransız ve Alman bankalarını kurtarmak için dayatıldığını kabullenmek zorunda kalacaklar. Dahası radikal bir sol hükümete ve seçmenlerin söz hakkına boyun eğmiş olacaklar. Hata yaptıklarını ve o zamandan beri bu konuda yalan söylediklerini itiraf edemeyecekleri için hem Yunanistan’ı hem de Avrupa’yı aynı yanlış politikaların esiri tutmaya devam ediyorlar. Avrupa Merkez Bankası da bu siyasi amaçlara hizmet ediyor ve hükümete karşı finansal bir darbenin parcası gibi hareket ediyor.

 
– 1953’den Londra Borç Anlaşması ile Almanya’nın borçlarının önemli bir kısmı silinmişti. O dönem silinen borçlar bugün neden silinmiyor?
 
İkinci dünya savaşı sonrası bu konuda Amerika ve müttefikler daha bilinçliydi. Ama belki daha önemlisi Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki işci devletleri batı kapitalizmine bir alternatif sunuyordu. Dolayısıyla 1950’lerde Batı Almanya’nın toparlanması hem iktisadi hem de siyasi olarak Amerika’nın da işine geliyordu.

 
– AB’nin diğer hasta ülkeleri İspanya, Portekiz ve İrlanda kapıda. Siz “Avrupa artık bir borç konferansı düzenlemeli” çağrısı yaptınız. Neden? Nasıl bir beklentiniz var?
 
Yunanistan’la Avrupa Hükümetleri arasında bir anlaşma olsun ya da olmasın, borçla ilgili bu rahatsız edici gerçekleri unutturmak mümkün olmayacak. Syriza’nın içinde ve dışında Yunanistan’da ve Avrupa’da toplumsal hareketler adalet arayacak. Alman, Fransız, Hollanda halkları vergilerinin Yunan halkını değil kendi ülkelerindeki özel bankaları kurtarmak için kullanıldığını öğrenme hakkına sahip. İrlanda, Portekiz, İspanya ve Letonya halklarının da kendi hükümetlerinin onlara benzer yanlış kemer sıkma önlemlerini dayattığı gerçeğini görme hakları var. Bir Avrupa Borç Kongre’si sonunda 1953’te nasıl Almanya’nın borclari silindiyse, bugün aynı sey Yunanistan icin de geçerli olmalı. Borçlar silinince oluşacak zararın faturasını Avrupa hakları özel bankalara yollamalı!

 

(Bu söyleşi Özlem Yüzak tarafından yapılmış ve cumhuriyet.com.tr sitesinde yayınlanmıştır)

 

* Prof. Dr. Özlem Onaran:
 
Prof. Dr. Özlem Onaran İngiltere’de Greenwich Üniversitesi’nde İşgücü ve Kalkınma Politikaları alanında profesör olarak görev yapıyor. Daha önce İstanbul Teknik Üniversitesi, Viyana Ekonomi ve İşletme Üniversitesi, Berlin Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Middlesex Üniversitesi ve Westminster Üniversitesi’nde çalıştı. Gelir dağılımı, istihdam, küreselleşme ve kriz konularında çok sayıda araştırması var. Aynı zamanda Yunanistan’da 11 ülkeden bağımsız uzmanların katılımı ile oluşturulan “Kamu Borcu Gerçek Komitesi’nin üyelerinden biri.

 
Özlem Onaran’ın Yunanistan ve Syriza üzerine daha önce sitemizde yayınlanan yazılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:

 
Yunanistan Borcunu Ödemeli mi?
 
Syriza’nın Ekonomik Seçenekleri