Joseph Daher –

 

22 Temmuz 2017 tarihinden beri LGBTIQ çevrelerine karşı polis ve güvenlik güçleri tarafından bugüne dek görülmemiş bir saldırı başlatılmış durumda. Bunun nedeni ise o gece, Kahire’de Lübnanlı müzik grubu Mashrou’Leila’nın konseri sırasında birkaç tane gökkuşağı bayrağının dalgalanmış olması
 
Konserdeki bu görüntülerin sosyal medyada yayınlanmasının ardından çeşitli siyasetçiler, parti temsilcileri, milletvekilleri ve Al-Azhar İslami Merkezi’nden din adamları bu bayrakları sallayanları kınadı ve Mısır rejimine, kendi ifadeleriyle “gençlerin aklını çelme girişimlerine” son vermesi için basınç uyguladı.  Bunun üzerine emniyet ve güvenlik güçleri  –LGBTIQ olan veya öyle olduğu değerlendirilen- onlarca kişiyi gözaltına aldı. Çoğunun konserle hiçbir ilişkisi yoktu. O günden bu yana en az 57 kişi parmaklıkların ardına kapatıldı.
 
Gözaltına alınanların çoğu, 1961’den kalma “fuhuş karşıtı yasa”nın 9’ncu ve 10’uncu maddelerine dayanarak “fuhuş” veya “fuhuşa teşvik” ile suçlandı. Diğerleri ise fuhuşu kolaylaştırmakla ve “sapkınlığa” teşvik ederek “Anayasa’nın temellerine zarar vermeyi hedefleyen yasadışı topluluğa üye” olmakla suçlanıyor. Mısır’da eşcinselliği cezalandırmaya dönük açık yasalar olmadığından bu yasalara başvuruluyor.
 
Gözaltına alınanlardan sekizi şimdiden bir ila altı yıl arası hapis cezalarına çarptırıldı.
 
Tutuklamalar, sorgular ve iddianameler Anayasanın ve ardarda gelen siyasal rejimlerin imzaladığı uluslararası konvensiyonların tanıdığı adil yargılanma hakkının açık ihlallerini içeriyor. Gözaltına alınanlar, Anayasa tarafından güvence altına alınan aileleriyle irtibata geçme ve avukatlarını seçme haklarını kullanamadılar. Gözaltındakiler  tehdide, fiziksel şiddet içeren işkenceye, hakarete, cinsel şiddet tehdidine ve eşcinselliklerini kanıtlamak üzere “anal muayene”ye maruz kaldı.
 
Mısır medyası da polisi ve güvenlik güçlerini LGBTIQ bireylere veya öyle olduğu şüphelenilen kişilere baskı uygulamaya davet ederek ve bu konuda onları cesaretlendirerek caniyane bir rol oynadı. Medya aynı zamanda LGBTIQ bireylerin ve gökkuşağı bayrağı taşıyanların Mısırlıların değerleri ve ahlakı için bir tehdit oluşturduğunu iddia ederek nefret ve ayrımcılık söylemine başvurdu. Öte yandan henüz sorgular tamamlanmamışken veya resmi suçlamalar yöneltilmemişken gözaltındakilerin bireysel bilgileri medyada yayınlandı. Hatırlayalım, 2014 Aralık ayında da, Mona al-Iraqi kanalının muhabiri Kahire’de, içinde eşcinsellerin bulunduğu iddiasıyla bir hamama yapılan baskına katılmış ve gözaltına alınanları çekerek kimlik bilgilerini yayınlamıştı.
 
Medya Yüksek Kurulu da şöyle bir açıklama yaparak bu kampanyaya katıldı: “Eşcinseller görsel, işitsel yahut yazılı basında görülmemelidir”. Eşcinselliğin “gösterilmektense gizlenmesi gereken bir hastalık ve utanç” olduğunu ifade etti.
 
LGBTIQ davasına angaje olan pop rock grubu Mashrou’Leila Facebook’taki bir açıklamasında bir “cadı avı” yaşandığını ifade etti ve şöyle devam eti: “Çok sevdiğimiz bir seyirce kitlesinin yaşadığı çok sevdiğimiz bir ülkede yeni bir gerici zorbalık devrinin yayıldığına tanık olmaktan ne derece üzgün olduğumu anlatamayız”. Hali hazırda Ürdün’de yasaklı olan grup, son derece muhafazakar Müzisyenler Sendikası’nın açıkladığı gibi gelecekte Mısır’da çalamayacak.
 
Bu baskı seferberliği konserden sonraki günlerde daha da yayıldı ve İnsan Hakları Ulusal Konseyi üyeleri ve kimi vekiller de buna katıldı, hatta kimileri soruşturma talebinde bulundu. Meclisin seçim ve anayasa işleri komisyonunun bir üyesi komisyonun eşcinselliğin cezasını ağırlaştırmaya hazırlandığını ifade etti. Halbuki şu anda Mısır’da bu bir suç olarak sayılmıyor.
 
LGBTIQ bireylere dönük bu kampanya yeni veya yalıtılmış bir örnek değil. 2013’ün son üç ayından 2017 Mart’ına 232 LGBTIQ birey yahut öyle değerlendirilen kişi tutuklandı. Bunların ezici çoğunluğu yukarıda sözünü ettiğimiz “fuhuş karşıtı” yasalarla mahkum edilmişti.
 
Bu yazıyı yazdığımız sıralarda, bu “cadı avı”  -son  yirmi yılın en beteri- sürüyordu ve hapis cezasından kaçmak için firarda olanlar vardı. Sarah Hegazy gibi bu baskıyı kınayan aktivistler de gözaltına alındı.
 
Mashrou’Leila’nın gayet doğru biçimde ifade ettiği üzere “bu baskı tüm Mısırlıların, cinsel yönelimlerinden bağımsız olarak gündelik olarak yaşadığı tacizlerden ve boğucu korku atmosferinden ayrı tutulamaz”.
 
Mısır rejimi ve güvenlik güçleri, siyasal muhalefet hareketlerinin üyelerine veya öyle olduğu değerlendirilenlere yönelik genelleşmiş keyfi tutuklamalar, zorla kaybetmeler ve işkenceyle öne çıktı. Bu kişilerin çoğu Müslüman Kardeşler’in üyesi veya sempatizanı olarak değerlendiriliyor fakat solcular, demokratlar, insan hakları savunucuları ve gazeteciler de söz konusu. Kahire’de Ağustos 2013’te Rabia meydanında Müslüman Kardeşler yanlılarından 800 göstericinin de katledildiğini unutmamak gerekir. Mısır Haklar ve Özgürlükler Koordinasyonu, Ağustos 2013  ile Aralık 2015 arasında karakollarda veya İçişleri Bakanlığı’na bağlı başka merkezlerde bulunduğu sırada işkence altında ölen 30 kişi tespit etti. Koordinasyon 2016 yılında avukatlarına 830 işkence şikayeti geldiğini ve 14 kişinin daha işkencede öldüğünü belirtti.
 
Son haftalarda bağımsız sendikaların da kimi yönetici ve üyeleri gözaltına alındı. Gözaltına alınan dokuz yöneticiden 7’si hala parmaklıkların ardında. Başka bağımsız sendikacılar da benzer bir tehditle karşı karşıya. Yetkililer devlet tarafından denetlenen Mısır Sendikalar Federasyonu dışındaki bağımsız sendikaların varlığını tanımıyor. İşçiler ise grevlere katılımlarından gözaltına alında.
 
İnsan hakları savuncusu topluluklar ülke hapishanelerinde bulunun siyasi tutuklu-hükümlü sayısının 60 bini aştığını tahmin ediyor. Diktatör Sisi iktidara geldiğinden beri yirmi yeni cezaevi inşa edildi.
 
Bunların yanı sıra rejim dine hakaret suçlamasıyla, özellikle de ateizmlerini ilan eden veya öyle olmakla suçlanan kişileri gözaltına almaya ve tutuklamaya devam ediyor. Öte yandan dinî azınlıklar, Kıptî Hıristiyanlar, Şii müslümanlar ve Bahailer dahil olmak üzere, haklara ilişkin ve gündelik olarak ayrımcı kısıtlamalarla karşılaşmaya devam ediyor, aşırılıkçı grupların şiddetine karşı ise yetersiz bir korumaya sahipler.
 
Sisi rejimi Mısır’da karşı-devrimin en önemli aktörü.
 
Sisi’nin otoriter rejimine ve tüm ezenlere karşı mücadele!
 
LGBTIQ bireylerle ve tüm baskı biçimlerine karşı dayanışma!

 

9 Ekim 2017

 

Kaynak: Solidarité avec la communauté LGBTIQ en Egypte