Hasan Yıkıcı

Tüm şamatasıyla bir seçim sürecini arkada bıraktık…

Çok yazılıp çok konuşuldu sonuçlar…

Fakat iki noktaya vurgu yapmakta fayda var…

Bunlardan ilki ortaya çıkan tablonun AKP açısından hiç de tatmin edici bir görünümü olmaması…

UBP’nin içindeki AKP’ye sorgusuz sualsiz sadık olan işbirlikçilere seçmen ‘buraya kadar’ dedi…

DP-UG cephesi ise oylarını arttırarak, Kıbrıslı Türk milliyetçiliğinin merkezi odağı olduğunu beyan etti…

 

CTP-BG içerisinde ise liberal kesimlerin yanında, parti içerisinde radikal sayılabilecek reformcu/sol kesimlerin hatırı sayılır bir oy oranı ile seçilmesi ve ön plana çıkması bir yandan CTP tabanında ciddi bir dönüşüme dair samimi umut ve inancın göstergesi olurken diğer yandan parti içerisinde gerek özelleştirme politikalarında gerekse de AKP ile ilişkilerde kırılgan bir sürece girileceğinin de uyarıcısı. CTP’nin tabanından gelen beklenti ve umutları ne kadar karşılayıp karşılayamayacağını süreç gösterecek kuşkusuz; fakat geçmiş deneyimler bir yığın olumsuzlukla dolu…

TDP’de ise parti içi büyük hesaplaşmaların yaşanacağı bir süreç başlamış görülmekte… Parti’nin radikal unsurları ile parti içi statükodan faydalananların hesaplaşması TDP’yi imha edebileceği gibi, sola ve toplumsal mücadeleye yeniden kazandırabilme olasılığını da barındırmakta…

***

Rejim partilerinin durumu açık ve net bir şekilde ortada.

Bu partilerinin seçmenlerinin verdiği ortak bir mesaj var ama. O da AKP ile bu işin yürümeyeceği ve Türkiye ile ilişkilerde ciddi bir değişiklik. Artık Kıbrıslı Türk halkı irade meselesinin de özne meselesinin de ‘Bu memleket bizim biz yöneteceğiz’ meselesinin de sadece sözden ve slogandan ibaret olmadığını anlamakta ve yaşamın içinde dönüştürücü ve kurucu eylemler, mücadeleler aramaktadır. Rejim partileri bu ihtiyaca ve talebe kapsamlı ve tatminkar bir cevap üretemeyecektir. Merkezin sağında yer alanlar için böyle bir gündem dahi yok zaten. Fakat merkezin solunda yer alanlar söz konusu olduğunda önümüzdeki dönem açık bir şekilde partilerin tabanları ile tavanları arasında çelişki ve hoşnutsuzlukların başlayacağı, bugün varolduğu haliyle derinleşeceği bir sürece de şahit olacağız.

Yenilenme, değişim, dönüşüm gibi arzuların sistem partileri tarafından fiiliyatta gerçekleştirilebilmesi ancak rejimin sınırları ve kırmızı hattı içinde mümkündür. Bu anlamda rejimin genel hatlarına dokunmayan bir yenilenme rejimin yenilenmesi olacaktır. Fakat Kıbrıslı Türklerin arzuladıkları yenilenme rejimde bir yenilenme değil, rejimin varlığını oluşturan kırmızı çizgileri aşmaktadır. Velhasıl Türkiye ile ilişkiler o kırmızı çizginin ana cepherini oluşturmakta ve yarım kalan özelleştirme, asimilasyon, sunnileştirme politikaları sırada beklemektedir.

***

İkinci vurgulanması gereken ve çok da konuşulmayan husus ise BKP-TVG’nin aldığı oy oranıdır. Baraka, Devrimci Komünist Birlik ve Birleşik Kıbrıs Partisi tarafından oluşturulan birliktelik, bugüne kadar sol, sosyalist kesimlerin aldığı oy oranlarından da yüksek çıkarak %3.21’e ulaşmıştır. Bu oy aynı zamanda geçtiğimiz seçimlerde Yasemin İttifakı’nın aldığı oy oranından  da yüksek bir oran, hatta neredeyse ikiye katıdır.

Bu devrimci sol ittifakın Meclis’e girememesine takılarak, bir başarısızlık olarak yorumlamak bizi günün sonuna parlamentarist bir çizgiye taşıyarak, başarıları değerinin ölçütünün ucunu kaçırmamızı sağlar.

Toplumsal Varoluş güçleri gerek seçim sürecinde sürdürdüğü kampanya, gerekse de toplum genelinde bıraktığı samimi ve içten itibar ile zaten çoktan kazanmıştı. Fakat burada esas mesele Kıbrıslı Türk halkının içinden yeşeren radikal, bağımsızlıkçı, anti-kapitalist ve özgürlükçü devrimci sol söyleme desteğin gittikçe güçleniyor ve yayılıyor oluşudur.

Geçmişten günümüze pratikte ve toplumsal yaşamda devrimci geleneğin aktarılamadığı bir zeminde neredeyse devrimci ve bağımsızlıkçı politik iradeyi sıfırdan inşa edildiğinin farkına vardığımızda, ne alınan oy, ne de toplumsal varoluş güçlerinin yarattığı motivasyon ve mücadele azmi hiç de küçümsenecek ve yok sayılacak bir olgu değildir.

***

Evet nerede kalmıştık?

Bir yeri öyle kendi haline bırakmamıştık ki hiç…

Neredeysek oradayız işte…

Önümüzdeki dönem büyük kırılmaların yaşanacağı bir dönem olacak…

AKP şimdi yeni oluşan politik zemini kendi çıkar ve uygulamalarına göre yeniden tasarlayacak ve kuracak…

Belki de bunun acısını da çıkarak…

Bu sefer daha sert gelecek…

Çapulculardan esirgemediği ‘şefkatini’ beslemelerden mi esirgeyecek…

Belki de daha ‘şefkatli’ olmak için kendisini kasacak…

Biz de hiç kuşkusuz her zamankinden daha ‘uysal’ çocuklar olacağız…

Hatta öyle ‘uysal’ olacağız ki, bu uysallığımız bizi bize daha da birleştirecek…

Bizi bizden daha da büyütecek, daha da güçlendirecek…

Sokakta polis barikatlarını…

Sandıkta seçim barajlarını aşacak bu ‘uysallığımız’…

Evet nerede kalmıştık?

En son hangi ‘uysallıkta’ isek orada kaldık…

 

Not: Oy oranları şöyle: CTP:  % 38.37 , UBP: %27,3, DP-UG: %23,11, TDP: %7,43 BKP-TVG: %3,21. Toplam katılım % 69.64

 

Bu yazı Baraka Kültür Merkezi’nin web sitesinde yayınlanmıştır.