OKDE-Spartakos, Haziran 2015

 

1. İşçi sınıfının bir “sol hükümeti” oylayıp seçerek kemer sıkma politikalarından kurtulabileceğine dair tüm umutlar kısa zamanda yıkıldı. Syriza seçimleri kazandı ve bir hükümet kurdu. Elbette kurulan bir sol hükümet değil, aşırı sağ milliyetçi parti Bağımsız Yunanlar (ANEL) ve çeşitli sosyal demokratlar ile beraber kurulan bir işbirliği hükümeti idi. Yine de Syriza hükümet politikalarının ana belirleyicisi konumundadır. Bu “ulusal kurtuluş” (siyaset lugatında bu kavram sınıf işbirliğine denk düşer) hükümeti bazı kurusıkı atışlardan sonra, kreditörler, troyka, emperyalistler ve hem Yunanistan’daki hem de Avrupa’daki kapitalistler ile namütenahi bir müzakere oyununa dahil oldu.
 
2. Bu müzakerelerde hükümet ve troyka (İMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Birliği) arasında çeşitli anlaşmazlıklar mevcuttur. Fakat iki taraf da işçi sınıfının, işsizlerin, ezilenlerin ve yoksulların hakiki çıkarlarını temsil etmemektedir.
 
3. Açıktır ki, kapitalist kadroların ve AB’nin siyasi liderlerinin ne kemer sıkma politikalarının uygulanmasında bir gevşemeye gitme ne de bu kafesten kaçılabileceğine dair en ufak bir ümidin yolunu açma gibi bir niyeti vardır. Müesses Yunan burjuva partileri, Yeni Demokrasi ve PASOK (ve bunların yanı sıra yeni doğan POTAMİ) kendi hükümetlerinin dayattığı zalim kemer sıkma uygulamalarını ve terör estiren otoriter rejimi savunmak için her türlü gerekçeye sahipler. Bu partiler, Yunanistan’ın Euro bölgesi içinde kalması, daha ilave kesintiler ve sendikaların ilgası talepleriyle parlamento önünde bir araya geliyorlar. Diğer yandan, Altın Şafak’ın nazileri, Syriza’nın kreditörlere sunduklarını riyakar bir biçimde ifşa etmek için ve kapitalizmin en yamyam şekli faşizmi uygulamaya sokmak için kendilerine altın şansın gelmesini bekliyor.
 
4. Diğer yandan Syriza-ANEL hükümeti, toplumsal toleransın ve ürünlere talep olmadığı takdirde ayakta kalamayacak kapitalist ekonominin sınırlarının çoktan aşıldığının farkında olan sermayenin belirli kesimlerini de arkasına alarak kemer sıkma rejiminin daha ılımlı bir biçimini hedefliyor. Fakat, hükümet bugüne kadar dayatılmış olan hiçbir tasarruf tedbirinin ilgası için herhangi bir girişime katiyen başvurmuyor. Aksine, troykaya sundukları öneriler çalışanlara karşı yeni saldırılar içeriyor: emekli maaşlarında kesintiler ve emeklilik yaşının yükselmesi anlamına gelen emeklilik sisteminin reformu, temel tüketim malları için tüketim vergisinin arttırılması, liman ve havaalanlarının özelleştirilmesi, vb.
 
5. Ne var ki, suçlanması gereken yalnızca Syriza’nın kreditörlere karşı teslimiyetçiliği değil, aynı zamanda seçimlerden sonra haklı olarak kızgınlık yaratan kapitülasyonlardır. Gelmekte olan yeni tasarruf paketi, banka sahiplerinin ve sanayicilerin çıkarları, kapitalist oyunun kuralları ve devlet kurumları ile kopuşu reddetmeyen patronların sarsıntılarından müteşekkil olan siyasi mantığın kaçınılmaz sonucudur. Syriza’nın (ve diğer sol güçlerin) “ülkemizin” krizden hep beraber kurtulabileceği inancı ile sermayenin çıkarları ve işçilerin ihtiyaçlarını uzlaştırma arayışından oluşan sihirli tarifi basitçe söylemek gerekirse mevcut ve mümkün değildir. Bizim çıkarlarımızın kapitalistlerin çıkarları ve onların ekonomisinin “realizmi” ile uyuşması mümkün değildir. Ya onlar ya biz!
 
6. Buna binaen, teknik bir yöntem mümkün değildir, iyi bir müzakere ya da akıllıca idare etme bizi krizden kurtarmayacaktır. Bizi krizden kurtarması için kapitalizmi, baskı ve sömürüye dayalı bu kölelik sistemini istemiyoruz. Biz işçi sınıfının, işsizlerin ve ezilenlerin hayatlarındaki bu krizden kurtulmalarını istiyoruz. Bu kurtuluşa ancak yerel, Avrupalı ve uluslararası kurumlara karşı duruldukça ulaşılabilecektir. Binlerce insanın bir avuç patronun karı için çalıştığı bankalar, fabrikalar büyük işletmeler ve özel mülkiyetleri ile çatışılmadığı takdirde krizin üstesinden gelinemeyecektir.
 
7. “Realizm” ne dikte ediyorsa etsin troyka ile herhangi bir anlaşma önlenmelidir. Bunu yapmanın tek yolu ise kendi kitlesel seferberliğimizdir: Planlanan yeni anlaşmaya karşı grevler vasıtası ile; gerici neoliberal toplaşmaların provokasyonlarına karşı hali hazırda karşı koyan kitlesel eylemler yolu ile. Grevlerin, işgallerin, kitlesel eylemlerin ve mahallelerimizdeki, okullarımızdaki, işyerlerimizdeki meclislerin patikalarında yürümeliyiz. Kadın ve erkek işçiler, yabancı ve yerli, işsizler ve gençlerle aynı safta, hepimiz kendi kaderimize karar verme ve kendimizi yönetme hakkımız için savaşmalıyız. Aldığımız ders belki biraz acı ama aynı zamanda değerlidir: Sistemin çerçevesindeki hiçbir seçim beklentisi ve hiçbir hükümet bizi kurtarmayacaktır. Sadece biz kendimiz, birleşik eylemimiz ve işçilerin bağımsızlığı aracılığı ile her şeye ulaşabiliriz.

 

— Yeni kemer sıkma tedbirine hayır, yeni anlaşmaya hayır, müzakereye hayır

— Çalışma saatleri düşürülsün, maaşlar ve emekli maaşları arttırılsın

— Borçları ödemeyi durdurun ve tamamen iptal edin

— Bankalara ve büyük işletmelere kapitalistlere tazminat ödenmeden el konulsun ve işçi kontrolü altında işletilsin

— Kapanan fabrikalarda ve işletmelerde öz yönetim

— Antikapitalist ve enternasyonal bir perspektif için Euro’dan ve Avrupa Birliği’nden çıkış

— Öz yönetim için, işçi sınıfının hükümeti ve iktidarı

 

Çeviren: Önder Akgül