Köstebek –

1. Sosyalist hareketin bir seçenek haline gelebilmesi ve ÖDP
Bugün her sosyalistin kabul ettiği gerçek, hareketin kendi içine kapandığı ve toplumsal alanda giderek etkisizleştiğidir. Emekçilerin, ezilenlerin dünyası ile hareketin dünyasının apayrı mecralarda aktığı ortadadır. Bunun nedenlerinin bir kısmı kuşkusuz uluslararası konjonktürden ve Türkiye’nin özgül koşullarından kaynaklanıyor. ÖDP kurulduğunda “sol dalga yaratmak”tan söz ediliyordu, şimdi “solu büyütmek” söz konusu! Konjonktürden bağımsız olarak hiçbir parti “sol dalga” yaratamaz veya “solu büyütemez”. Öte yandan herhangi bir partinin (ya da partilerin) uzun erimli bir çalışma ile hem kendi üyeleri açısından hem de kitleler nezdinde ciddiye alınabilir seçenek haline gelmesi mümkündür. ÖDP’nin geleceği bu bağlamda tartışılmalıdır.

2. ÖDP’nin bir inşa stratejisi olmalıdır
ÖDP’nin ezilenler nezdinde ciddi bir seçenek olabilmesi kuşkusuz partinin politikalarına ve fiziki olarak ezilenlerin dünyasına yakınlığı ile alakalıdır. Bu yakınlık uzun erimli ve sabırlı bir çabanın sonucuna bağlıdır. ÖDP’de geride bıraktığımız 13 yıl bu açıdan tam bir başarısızlıktır. “Doğru politikalar”, bir inşa yönelimi, emekçiler nezdinde sabırlı bir örgütlenme olmadığında kağıt üzerinde kalmaktan kurtulamazlar. Bir süre sonra tıpkı partimizde olduğu gibi kağıtlardaki metinler üyeleri bile ilgilendirmez olur. Birinci önceliği “kamuoyu”nda mümkün olduğu kadar fazla ses çıkartmak olan bir partinin inşa stratejisinden de söz edilemez. Öncelikle kimler nezdinde bir seçenek oluşturulmak istendiği, nerelerde örgütlenmek gerektiği konularında ortak bir stratejik yönelim ve buna uygun bir irade ortaya konmalıdır.

3. Emek eksenli yönelim
Partimiz öncelikle emekçiler ve ezilenler açısından bir seçenek olmak istiyorsa gündemini buraya doğrultmak zorundadır. Bu elbette, haklar, özgürlükler ve demokrasi mücadelesinin gündemimiz dışında kaldığı anlamına değil; fakat solun serpilmesi gereken esas alanın, başlıca gündeminin emekçilerin ve yoksulların dünyası olduğu anlamına geliyor. Bunun hiç de “gözalıcı” bir doğrultu olmadığının farkındayız. Böyle bir yaklaşımla uzun süre medyada yer almak, köşe yazarları tarafından pohpohlanmak mümkün olmayacaktır. Ama her parti üyesi sahici olanın bu olduğunu kavramak zorundadır. Bu kavrayışa uygun biçimde, ilçe ve belde örgütleri “şehir merkezleri” dışına kaydırılmalı, işyeri temelli örgütlenme birimleri oluşturulmalı ve gerçek faaliyet esas olarak buralarda yürütülmelidir. Merkezdeki parti üyeleri de daha çok buralardaki çalışmalara entegre olmalıdır. Bu çalışma partinin üye bileşimini de değiştirecek ve gençleştirecektir

4. Özgürlükçü Sosyalizm ve Parti Programı
Partimiz Nisan 2006 programında tarif edildiği biçimde “özgürlükçü sosyalizmi” savunmaktadır. Özgürlüğün ve eşitliğin iç içeliğine vurgu yapan bir anlayışla şekillenen program, hem tarihsel hem de güncel olarak, Türkiye sosyalist hareketinin açığa çıkardığı en devrimci programlardan bir tanesidir. Peki partinin üyeleri bu sosyalizm anlayışını ne kadar içselleştirmiştir? Partimizde mevcut iki zihniyetten söz etmek mümkün. İlki; parti kimliği-programı dikkate alınmaksızın grup “programları” ile ÖDP programının eklektik biçimde harmanlanmasıdır. İkinci bir eğilim de şu anda çoktan aşılmış olması gereken partinin kuruluş günlerindeki tartışmaların ikliminden kaynaklanıyor: Genel bir solculuk jargonu altında gizlenen belirsizlikten. Böylece gerçekte kimsenin ilgilenmediği bir program ve kimsenin zihniyet dünyasının dönüşmediği bir parti yapılanması açığa çıkıyor. Bu duruma müdahale, antikapitalist bir parti inşası için temel bir görev olarak duruyor.

5. Çoğulculuk ve Tüzük
Çoğulculuktan ne anladığımız sorusu hala aşılabilmiş değil. Çoğulculuk kimilerinin anladığı gibi sosyalistlerin, ekolojistlerin, feministlerin aynı “şemsiye” altında bulunması ya da “hepimiz birlikte bir şeyler yapabiliyoruz” yaklaşımı değildir. Program çerçevesinde her parti üyesi hem sosyalist, hem ekolojist, feminist olmak, bu görüşleri savunmak durumundadır. Öte yandan çoğulculuk, her görüşün “çeşit olsun” kabilinden bir arada bulunması, farklı eğilimler olduğunda “kimsenin kalbi kırılmasın” kabilinden ortalamacı, herkesin istediği gibi anladığı kararlar almak da değildir. Çoğulculuk parti tüzüğü çerçevesinde partinin politikalarına dair farklı görüşlerin eğilimler olarak tartışmaya dahil olabilmesi, bu eğilimlerin parti organlarında temsil edilebilmesidir. Bunu garanti eden de ortak hukukumuz olan tüzüğümüzdür.

 

KÖSTEBEK

Sosyalist Demokrasi için Yeniyol e-bülten

Sayı 1

15 Şubat 2009