Frieda Afary –

 

28 Aralık Perşembe günü Meşhed kentinde başlayan protestolar, Tahran, Kermanshah, Rasht, İsfahan, Şiraz, Hamedan, Kerman, Zanjan, Ahvaz, Bandar Abbas ve İran’ın dini başkenti Qum dahil olmak üzere 40’dan fazla şehre hızla yayıldı. Katılımcılar çoğunlukla 30 yaş altında olsa da, kimi durumlarda aileleri ve çocukları da protestolara katıldı. Şimdiye kadar Lorestan’da en az 5 kişi hayatını kaybetti, 50’den fazla insan ise şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Protestolarda, bazı hükümet binaları ve bankalar ateşe verildi, Hamaney ve Humenyni posterleri yakıldı.
 
2009’daki hileli Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında ortaya çıkan kitlesel protestolarla karşılaştırıldığında, mevcut protestolar birkaç önemli açıdan farklılık arz etmektedir: 1) Bu protestolar doğrudan yoksulluğa ve sistemin çürümüşlüğüne karşıdır. 2) Protestocuların geniş bir kesimini işçi sınıfından erkek ve kadınlar ile işsizler oluşturmaktadır. 3) İsyanın talepleri arasında İslam Cumhuriyeti’nin son bulması, Yüce Lider Hamaney’in ve başkan Ruhani’nin ölmesi, Devrim Muhafızları’nın ortadan kaldırılması ve Suriye ve Lübnan’a askeri müdahalenin bitirilmesi yer alıyor. 4) Bazı durumlarda, bireysel eylem yapan kadınlar, başörtüsü ve peçelerini cesurca çıkartarak, diğer kadınların kendilerini izlemelerini teşvik ediyorlar.
 
Hiç kimse, bu protestoların, maaşların ödenmemesi ve korkunç çalışma koşullarına karşı gerçekleşen bir günlük grev ve eylemlerin bir yıl sonrasında ortaya çıktığını, bunun yanı sıra yoksul emeklilerin, öğretmenlerin, hemşirelerin ve üç kuruş birikimini iflas eden bankalara kaptıranların protestosu olduğunu inkar edemez.
 
Sloganlar, tüm siyasi tutsaklara özgürlük ve diktatörlüğün son bulması çağrısı yapsa da, aynı zamanda protestolarda “Ne Gazze, Ne Lübnan, hayatımı İran için kurban ediyorum” sloganında görüldüğü gibi güçlü bir milliyetçi havanın ya da Şah Rıza Pehlevi’nin mirasını destekleyen sloganlarda monarşist bir etkinin var olduğuna şüphe yok.
 
Bazı İranlılar, rejim içerisindeki iç anlaşmazlıklar ve İran ile Suudi Arabistan arasında doğrudan savaş tehdidi göz önüne alındığında, protestoların İslam Devrim Muhafızları tarafından başlatılmış olabileceğine inanıyorlar. Diğerleri ise, Trump yönetimi tarafından desteklenen, monarşistler ile Halkın Mücahitleri’nin, bu eylemlerin cesaretlendirilmesinde temel rolü oynadığına inanıyor.
 
Bütün bu aktörlere karşı çıkıp, gerçekten özgürleştirici bir hareket arzu eden İranlıların, Suriye Devrimi’nin derslerinden öğrenmeleri son derece önem arz ediyor. Sefalete ve diktatörlüğe karşı gelişen kitle hareketi, pozitif ve ilerici bir vizyon geliştirmeden, kendisini sadece basit bir şekilde rejimin yıkılması göreviyle sınırlarsa, sağcı popülistler veya monarşistler tarafından ele geçirilme ve emperyalist rekabet sahasında piyon haline gelme tehlikesiyle yüz yüze gelir.
 
Sosyalizmin otoriter usullerini desteklemeyen İranlı Marksist ve sosyalistler, işçi konseylerinin gelişmesine yardım ederek, ataerkilliğe karşı kadın mücadelesini savunarak ve yükselterek, Kürtler ve Bahaîler gibi etnik ve dini azınlıklara karşı uygulanan ayrımcılığa karşı daha yüksek sesle konuşarak İran kapitalist devletine karşı gelişen hareket içinde bir farklılık yaratabilir.
 
Mevcut protesto hareketinin kapsamını derinleştirmek, ABD, Suudi Arabistan, Rusya, Çin, İran ve Türkiye tarafından tahrik edilen emperyalist savaşı reddetmenin ve engellemenin, ayrıca bölgedeki ve dünya çapındaki sosyal adalet talep eden ilerici hareketlerin dayanışmasını açığa çıkarmanın en iyi yoludur.

 

31 Aralık 2017

 

https://www.allianceofmesocialists.org/reflections-growing-anti-regime-protests-iran/