31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde yaşadığı mağlubiyetlerle birlikte, önümüzdeki dönemde ekonomik gidişatta bir iyileşme beklentisi de olmadığı için Erdogan, meşruiyetini yeniden sağlamak, partisindeki kan kaybını durdurmak ve tabanını konsolide etmek için “dış politikaya” ağırlık vermiş bulunmakta. Böylece muhalefeti “milli ve yerli” bir zeminde, “beka” etiketi altında pasifize etmeye yönelmekte.

Yaşanılan yenilgiler ve AKP’nin tabanında da kendini hissettiren huzursuzluk karşısında rejim hukuki alanda kimi tavizler vermeye yöneldi. Yargı paketinin yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin Barış bildirisi imzacıları hakkındaki kararı, art arda gelen beraatlar, Selahattin Demirtaş’a tahliye kararı, “Cumhuriyetçilerin” mahkûmiyet kararlarının Yargıtay tarafından bozulması bu yönde gelişmeler olarak değerlendirilebilir.

Ne var ki Erdoğan ve AKP-MHP bloku bu kısmi “normalleşme” emarelerinin yanı sıra dizginleri elden bırakmayacağını ve kendi iktidarı karşısında oluşan ittifaka bedel ödettireceğini da açıkça ilan ediyor. Bu noktadaki en büyük hamleyi, hiç şüphesiz Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atanması oluşturuyor. Bir diğeri de CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen 10 yıla yakın hapis cezası.

Çelişik dinamiklerin işlediği bu siyasal atmosferde, rejimin baskısıyla baş etmek durumunda bırakılanlar yalnızca muhalefet güçleri değil. Yaz ortasında büyük oranda Suriyelileri hedef alan göçmenlere dönük sınır dışı operasyonlar da Erdoğan’ın seçimlerden çıkardığı “dersler” arasında değerlendirilmeli. Özellikle muhalefet tabanında var olan fakat toplumun tüm kesimlerine sirayet eden Suriyeli karşıtlığını siyasal iktidara karşı bir argüman olmaktan çıkartmak üzere düzenleniyor bu operasyonlar. Bu insanlık dışı uygulamaya karşı tepki vermek ve toplumdaki hâkim göçmen karşıtlığıyla mücadele edebilmek üzere hızla oluşturulan Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi enternasyonalizmin soyut bir değer değil etkin bir mücadele perspektifi olduğunu gösteriyor.

Hukuki zeminde meydana gelen değişimleri elbette küçümsememek, bunların yıllardır yürütülen bir kavganın sonuçları olarak okumak gerekir. Fakat iyimserliğe teslim olup rehavete kapılmanın zamanı değil. Açılacak ve yürünecek çok yol var daha önümüzde.

Ne kavgamız bitti ne sevdamız!

Yeniyol 5. Sayıya ulaşmak için tıklayın!