Hasan YIKICI –
 
 
Korku çok hızlı bulaşan bir duygudur. Siz korktukça, sindikçe, sessizleştikçe ve hareket etmedikçe büyür ve güçlenir. Eğer yerinizde durur ve olayları sadece içinizi çekerek izlerseniz o bir adım daha size yaklaşır. Eğer geri adım atarsanız o 10 adım üzerinize gelir. Bir bakmışsınız korku sizi esir aldı!
 
Kıbrıs’ın kuzey yarısında son 24 saatte yaşananlar kitlelerin nasıl iktidar aygıtları tarafından hızlı bir şekilde mobilize edilebileceğini ve bunun sonuçlarını göstermektedir. Fakat bu yeni olan bir şey değil. Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ülkemizde gerçekleştirilen ‘Demokrasi Mitingi’ ile ilgili yazdığım değerlendirmede şu satırlar geçiyordu:
 
“Mitingde atılan sloganların, özellikle de ‘idam isteriz’ sloganlarının bu ülkenin gerçekliğine ne kadar uzak ve aykırı olduğu apaçık ortada. Bu noktada mitinge destek veren ve imza atan tüm siyasiler, kurumlar ve yapılar atılan her slogandan sorumludur. Fakat daha da vahimi, bu mitingle birlikte az da olsa AKP taraftarlarının, ret cephesinin, barış ve çözüm karşıtlarının, emek düşmanlarının sokakta siyaset yapmasının da önünün açılmış olmasıdır. Hali hazırda çözüm ve barış karşıtı odakların uzunca bir süredir çeşitli örgütlenmeler ve faaliyetler içerisinde olduğu bilinmekte. Bu kesimler düşük katılımlı da olsa bu mitingi sokakta da siyaset yapmaya açılan bir kapı olarak değerlendirecektir. Bundan dolayı solun emek, barış, ekoloji ve toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde sokak siyasetini de geliştirmesi önemlidir.” (https://hasanyikiciblog.wordpress.com/2016/08/06/demokrasi-mitinginin-dusundurdukleri-hasan-yikici/)
 
Aradan geçen iki yıllık sürede bu kitlenin bir kez KTÖS önünde, iki kez de Afrika gazetesi önünde eylem düzenlediğini; son düzenlenen eylemde ise bu hareketin şiddet olaylarına kadar varabileceğini gördük. Fakat bu kadarla da değil, bu kitlenin temsil ettiği değerler-siyaset ve düşüncelerde artık mecliste YDP tarafından da temsil edilmektedir. Adını koymak lazım. Karışımızda fevri tavırlar ve reaksiyoner milliyetçi çıkışlar yoktur. Bir hareket olarak faşizm vardır! Hem meydanda sokak siyaseti yapan hem de mecliste parlamenter temsili olan bir hareketten bahsediyoruz. Son 24 saat içerisinde yaşananlar da gittikçe daralan bir ablukanın güç gösterisidir. Eğer bir şeyler yapamazsak nefes almakta zorlanacağımız zamanların gelmesi o kadar da uzak değildir.
 

 
“Savaşa Hayır” diyenin damgalandığı, basın ve ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, sevseniz de sevmeseniz de, protesto etseniz de etmeseniz de bir ülkenin Cumhurbaşkanı’na sokak ortasında küfürler edilip yuhalanması, Afrika gazetesinin camlarının-tabelalarının indirilmesi ve şiddete maruz kalması, Meclis’te Doğuş Derya’nın barıştan, insan haklarından ve ifade özgürlüğünden taraf olmasından dolayı yuhalanması ve saldırıya uğraması, solcuları-sendikacıları meclisin kapısının önüne bile yaklaştırmazlarken Meclis’in damına çıkılarak bayrak sallanması; bu yaşananlar faşist hareketin neler yapabileceğinin sadece bir provasıdır! Bu prova da bizlere toplumsal ve politik yapının nasıl bir dönüşüm ve yeniden yapılandırma içerisinde olduğunu izah etmektedir.
 
Korku, şiddet ve linç ile örülmeye çalışan bu ablukadan çıkmanın tek bir yolu vardır. O da sokaklara, meydanlara, geleceğimize sahip çıkmaktır. Pasif davrandıkça, sosyal medyada öfkemizi döküp iki saat sonra sıradaki gündemler içinde kayboldukça, sendikal ve politik konformizmin batağına battıkça, meydanlarda demokrasi-barış-emek kesimlerinin toplumsal bir güç olduğunu göstermedikçe bu abluka daralacak daralacak ve hepimizi boğacak.
 
Evet faşizmi, korku ve şiddet kültürünü geriletmenin yolu cesaretle sokak siyasetini ve meydanları yeniden keşfetmekten geçmektedir. Bu yaşananlara şiddet içermeyen, demokrasi-barış-emek ve özgürlükler zeminde kitlesel bir gösteri ile cevap verilmediği sürece diğer tüm çıkışlar veya çıkışsızlıklar bizi faşizmin çıkmaz sokağına vardıracaktır.
 
Evet, faşizme karşı omzum omzunda kardeşim. Doğuş Derya’nın omzunda, Afrika gazetesi emekçilerinin omzunda; iş yerindeki işçinin, üniversitedeki öğretim görevlisinin, tarladaki çiftçinin, okuldaki öğrencinin omzunda; emekçi kadınların, LGBTİ dostların omzunda. Bu ülkenin yok edilmesine, elimizden alınmasına seyirci kalmayacağız. Haydi dostum, bugün birbirimize omuz vermezsek yarın yaslanacak bir omuz bulamayacağız!
 
 
https://hasanyikiciblog.wordpress.com/2018/01/22/evet-fasizme-kasi-omzum-omzunda-hasan-yikici/