Uraz Aydın
“Troçkizm”. Hakaret, ihanet ya da en iyi haliyle egzotik bir gariplik. Stalinizmin ve türevlerinin, hem faşist teröre hem birbirlerine karşı canhıraş bir mücadele vermekte olan Türkiye sosyalist hareketinin geneline hakim olduğu yıllarda doğdu Sürekli Devrim, 1978’de. Şüphesiz bu Türk ve Kürt devrimcilerinin Troçki’yle ilk karşılaşması değildi. Troçkizmin “karşı-devrimci özünü” teşhir eden ve gençlere neler neler yaptığını anlatan bilumum yayının yanı sıra Deutscher’in Troçki üçlemesi, Troçki’nin Hayatım, Faşizme Karşı Mücadele ve Sürekli Devrim gibi kült eserleri de yayınlanmıştı, fakat örgütlü bir devrimci marksist akım bu topraklara ilk kez ayak basıyordu.
Uluslararası Hareket, Yerel Örgüt
Sürekli Devrim Türkiye’deki herhangi bir yerel akımdan kopmamış, bir yerel geleneğin takipçisi olarak ilan etmemiştir kendisini. Türkiye sosyalist hareketinin ortak kökeni olan TKP’den, dolayısıyla da Stalinizmden ve onun sonradan alacağı şekillerden (Maoculuk, Enver Hocacılık…) farklı bir mecrada gelişerek, uluslararası bir devrimci hareketin parçası olarak ortaya çıkar. Sovyet Rusya’daki bürokratik yozlaşmaya, işçi sınıfının çıkarlarından farklılaşmış çıkarlara sahip bir toplumsal tabaka olan bürokrasinin iktidara el koymasına karşı oluşan Sol Muhalefetten ve Lev Troçki’nin bu çerçevedeki ilk yazılarının adı olan Yeniyol’dan başlayan bir yol ayrımıdır bu. 1925-1927 Çin devriminin trajedisi, Komintern’in yozlaşması, sekter yönelimi ve burjuvaziyle kurulan Halk Cephesi gibi politikalarına karşı mücadeleler sonucu 1938’de kurulur IV. Enternasyonal. Dolayısıyla Sürekli Devrim (ve onu takip ederek 1980’de yayınlanan Ne Yapmalı), gündem analizleri ve Türkiye siyasi tarihine ilişkin özgün incelemelerin yanı sıra bir yandan tüm bu tarihsel dönemeçleri ve ihanetleri sayfalarında işleyerek devrimci marksist geleneğin meşruiyetini ortaya koyarken bir yandan da, dünya devriminin bütünsel bir süreç olduğu bilinciyle ve enternasyonalist özgünlüğünü öne çıkararak yeryüzünün başka köşelerinde meydana gelmekte olan devrimci mücadeleleri aktarır, tartışır, pozisyon tutar (İran, Nikaragua ve El Salvador devrimleri, SSCB’nin Afganistan’a müdahalesi, Peru ve Bolivya’daki devrimci deneyimler bu döneme damgasını vuran başlıca olaylardır).
Program, Fetiş ve Sokak
Bir siyasetin asli zeminini oluşturan, birliğini sağlayan, elbette öncelikle programıdır. Sürekli Devrim de ilk sayısından önce, özel sayı şeklinde bildirgesini yayınlar Temmuz 1978’de. Dünya devrimi, Türkiye’de burjuvazinin hali, işçi hareketinin durumu, Kürt meselesi ve ulusal sorun, Faşizme karşı mücadele, kadınların kurtuluşu, öğrenci hareketinin rolü ve devrimci solun birliği hakkındaki maddelerin yanı sıra IV. Enternasyonal’in kuruluş metni olan “Geçiş Programı” da bildirgede bulunur. Troçki’nin de ifade ettiği gibi her örgüt ilk döneminde programatik temellerini ortaya attığı, kendisini ayırt eden unsurları belirttiği, örgütsel ilkelerini oturttuğu bir propagandist aşamadan geçmek durumundadır. Mesele Troçkist hareketlerin tarihinde ve hala sıklıkla rastlayabileceğimiz gibi bu aşamaya takılmamak, program fetişizmi ve kutsal kitap bekçiliğiyle kendini sınırlayan, ölü metinlerden tartışma üretip ayrışma kotaran bir sekt, bir tarikat haline gelmemektir. Sürekli Devrim-Yeniyol geleneğinin (SD-YY) başlıca başarılarından biri herhalde bu olmuştur. Kitabî olmadan, bir dönemin gerçeklerini dondurup şematikleştirerek her daim geçerli sayılacak dogmalar haline getirmeden devrimci marksizmi ete kemiğe büründürmeye gayret etmiştir. 12 Eylül sonrasında grubun Avrupa’daki üyelerinin yaptığı ikinci konferansın (1986) örgütsel inşa metninde bu durum şöyle ifade edilmiştir: “ ‘Sokağın çamurunda’ mücadele etmekten vazgeçmedik. Sınıf mücadelesine sekter akıl hocaları olarak değil, programını somut bir siyasi çizgi içinde hayata geçirmeye çalışan, sınıfla kaynaşmaya çalışan devrimciler olarak katıldık”. Bunun en somut örneği “emekçi halkımızın ülkemizin yönetimini ele almasını sağlamaya yönelik ekonomik ve siyasal bilinci geliştirecek çalışmalarda bulunmayı temel amaç sayan” Ağaç Sanayii İşçileri Sendikası (ASİS) çerçevesinde yürütülen devrimci faaliyet olmuştur.
Öte yandan bu programı fetişleştirmeme hali de, bireylerin aklıselim sahibi olmasıyla sınırlı olmayan bir siyasal kültür meselesidir; bu IV. Enternasyonal’in siyasal kültürüdür. Her devrimci akım gibi dönem dönem sekterlik hastalığına tutulmuş olmakla birlikte altmışların sonu ve yetmişlerdeki radikalizasyonla ve yeni bir devrimci kuşağın içerilmesiyle birlikte yeni sorunlar ekseninde IV. Enternasyonal’in programatik zemin yenilenmiştir. Çünkü program mücadelelerle, bu mücadeleler içinde ortaya çıkan yeni meselelerle yenilenir, canlanır, güncellenir. Bu çerçevede seksenli yılların arifesinden ortalarına kadar tartışılarak karara bağlanan iki metin, sosyalizmin demokratik özünü ve kadınların kurtuluş mücadelesinin bağımsızlığını vurgulayarak yeni programatik kazanımlar halini almıştır. 90’lı yıllarda bürokratik diktatörlüklerin yıkılması sonrasında Ya Sosyalizm Ya Barbarlık bildirgesi ve 2000’lere gelindiğinde ekososyalizm ve LGBTI mücadelesi konusunda iki belgeyle IV. Enternasyonalin programatik zemini zenginleştirilmiştir. SD-YY akımı hem çeşitli yayınlarında bu metinleri Türkçeye aktarmış hem de kadrolarını bu doğrultuda eğiterek bu alanlardaki mücadelelere dahil olmayı başlıca görevlerinden saymıştır.
Birleşik Zemin Arayışı ve Sosyalist İnşa
Bürokratik diktatörlüklerin yıkıldığı doksanlar dönemeci aynı zamanda neoliberal karşı-reformların da darbesini yemiş olan sosyalist hareket için uluslararası düzeyde bir yeniden yapılanma evresidir. Farklı biçimlerde olmak kaydıyla, 1979’da Brezilya’daki Emekçiler Partisi’nden başlayarak, Almanya ve İtalya’daki yoldaşlarımızın dahil olduğu birlik çalışmalarıyla seksenlerde devam eden bu birleşik çoğulcu bir radikal sol yaratma yönelimi 90’lı yıllarla birlikte Portekiz, İspanya, Uruguay, İtalya, Danimarka gibi bir dizi ülkede hayata geçer.
Türkiye’ye dönersek SD-YY daha ilk yayınlarından itibaren Devrimci Birleşik Cephe çağrısında bulunmuştu: “Devrimci Marksist hareketin görevi kendi programının propagandasının uğruna mücadele verirken çeşitli devrimci eğilimleri somut bir platform üzerine çekmek, belirgin ayrılıklar içinde dahi ortak noktalar saptayarak bir birleşik eylem cephesi ile anti-kapitalist bir yönelişte anti-faşist mücadelenin yürütülmesi yolunda kendi tarihsel görevini yerine getirmektir”. 12 Eylül sonrası mültecilik yılları sırasında örgütsel süreklilik Enternasyonal yayınıyla sağlandıktan sonra, İlk Adım dergisinin ilk sayıları ve ardından Sosyalist Demokrasi için Yeniyol gazetesi ve dergisiyle Türkiye’de devrimci siyaset alanında kendini var eden SD-YY akımı 1994’te önce bir seçim ittifakı olarak şekillenen Birleşik Sosyalist Alternatif’e katılır, ardından Birleşik Sosyalist Parti’nin kuruluşunda yer alır. Bu sonuncusunun Devrimci Yol çevresiyle birleşmesiyle oluşan Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde ise çok daha geniş çaplı bir birleşik mücadele yürütme imkanına kavuşur. ÖDP’nin yükseliş, çöküş ve toparlanma dönemlerinde, eleştirileriyle birlikte inşa faaliyetine tüm gücüyle katılan Yeniyol, özellikle partiyi daha antikapitalist bir yönelişe sokmaya dönük 2006-2007 yıllarındaki son teşebbüse, -program yazımından yayınına- tüm katkısını sunduktan sonra artık ÖDP’deki hâkim çevrenin partiyi monolitik bir hale getirmekte kararlı olduğunu ilan etmesinin ardından ayrılır.
Bu dönem boyunca ulusalcılık ile liberalizmin sosyalist hareket üzerindeki ideolojik etkisini kırmak için elinden geldiğince, bilhassa 12 Eylül referandumu ve takip eden süreçte, yayınlarının yanı sıra farklı kentlerde bir dizi toplantı düzenleyerek, çaba gösterir. Aktif biçimde yer alınan sosyal forumlar sürecinin artık zayıfladığı bu yıllarda göçmen dayanışmasında, ekolojist harekette, kamu emekçilerinin sendikal mücadelesinde ve LGBTİ hareketinde aktif olarak faaliyet gösterilen yıllardır.
Bununla birlikte bir parti inşası söz konusu olmasa bile başka siyasal akımlarla ortak zeminlerde faaliyet yürütme ısrarından vazgeçilmez. Bu arayış Yeniyol’un “Biz Kimiz” metninde şöyle ifade edilir: Yeniyol (…) birleşik, çoğulcu, antikapitalist bir kitle partisinin inşasına katkıda bulunmaya çalışıyor. Biliyoruz ki dünyada sömürü ve baskının ortadan kaldırılması hiçbir partinin ve enternasyonalin doğrusal büyümesiyle gerçekleşmeyecektir”. Bu tasayla Gezi Direnişinin ardından geniş bir birleşik zemin sunan Birleşik Haziran Hareketi’ne katılır. Çünkü birleşik bir sosyalist inşa ancak ortak mücadeleler içinde yoğrularak ulaşılabilecek bir hedeftir. Ne var ki sınıf mücadelesine yönelik bir müdahaledense kimlik-kültür çatışmalarında pozisyon almanın kolaycılığına kapılan ve 7 Haziran gibi kritik bir dönemeçte siyasetsiz kalmayı tercih eden bir yapıda kalmak mümkün olmamıştır.
Sürekli Devrim’in ilk sayısından beri Kürt halkının kendi geleceğini farklı şekillerde belirleme hakkına ve tüm devrimci-demokratik taleplerine sahip çıkan, Kürt Ulusal Hareketiyle eleştirel bir dayanışmadan taraf olan SD-YY akımı başka devrimci çevrelerle birlikte 7 Haziran seçimlerinde +1 adı altında, 1 Kasım’da Halk Kazanacak’ta, 24 Haziran seçimleri içinse Bir Adım Daha adıyla HDP’ye oy çağrısı yapan bağımsız sosyalist kampanyalarda yer alır.
Bugün ise Yeniyol sosyalistlerle işçi hareketi arasındaki kopukluğu gidermeyi, sınıf mücadelesini sosyalist hareketin tekrar asli meselesi haline getirmeyi önüne koyan Birleşik Emek Koordinasyonu içinde farklı devrimci yapılarla birlikte faaliyet yürütmektedir.
Yeniyol’da 1999’da yayınlanmış “Sebatkârane” başlıklı yazıda şöyle deniyordu: “Yenilgiler, kısmi başarılar ve yeniden hareketlenme… Sosyalizmin yeniden inandırıcılık kazanması kısa sürede becerilebilecek bir husus değildir… Geniş emekçi kesimlerin acil, yakıcı sorunları etrafında yürütülecek mücadeleler içinde düzenli ve istikrarlı biçimde yer alarak ancak uzun vadeli bir projeyi kitleler için anlamlı kılmak mümkündür”. İnsana -ve tüm canlı türlerine- yaraşır tek seçenek olan özyönetimci, ekolojist, feminist, enternasyonalist bir sosyalizm ufkuna emekçi kitleler nezdinde güncellik kazandırmak için SD-YY akımı 40 yıldan beri olduğu gibi mücadele etmeyi sürdürecektir, sebatkârca.