Kapitalizm insanlığı ve tüm gezegeni koşar adımla ekolojik bir felakete doğru sürüklerken ve dünyanın dört bir yanında faşizan hareketlerin ürkütücü biçimde güç kazandığı koşullarda uluslararası işçi hareketi ve devrimci sosyalist güçler on yıllardır süren mağlubiyetlerin ardından, her zamankinden daha acil bir yeniden yapılanma ihtiyacıyla karşı karşıya.

Üzerinde yaşadığımız topraklara baktığımızda ise bu uluslararası çerçeveden hiç de bağımsız olmayan, siyasal, iktisadi, toplumsal ve ekolojik krizlerin iç içe geçtiği, Saray rejiminin meşruiyetini kaybederken elindeki zor aygıtlarını daha da hunharca kullandığı bir evrenin içinden geçiyoruz. Kendisini iktidara aday gören restorasyon güçlerinin ise halka yoksulluk ve sömürüden başka bir şey vadetmediği de aşağıdakilerin kolektif mücadelelerine tahammülü olmadığı da fazlasıyla anlaşılmış durumda.

Emekçilerin hem iktisadi hem siyasal saldırılarla rejim tarafından terbiye edilmeye çalışıldığı, devletin Kürt halkını nefessiz bırakmak için elinden geleni ardına koymadığı, direngenliğiyle örnek olan kadın mücadelesinin susturulmak istendiği, LGBTİ+’ların devlet tarafından hedef haline getirildiği, öğrencisiyle akademisyeniyle üniversitelerin saldırı altında olduğu, doğanın büyük bir mülksüzleştirme dalgasını da içeren dehşetengiz bir yağma harekatına maruz kaldığı, her tür demokratik hakkın keyfi gerekçelerle taarruz altına alındığı bu çürümüş rejimden de içinde yer aldığı kapitalist barbarlık düzeninden de kurtulmak için bir yol var diyoruz.

Bu yol, emekçilerin ve ezilenlerin kolektif eyleme kapasitelerini geliştirecek, özgüvenlerini yükseltecek kazanımlar elde etmelerini ve sınıf bilincinin yeniden inşasını hedefleyen antikapitalist bir siyasal aracın mücadeleler içinde örülmesinden geçiyor.

Maksat sadece AKP’nin yenilgiye uğratılması değil, sonrasında gelişecek süreç içinde sermayenin hakimiyetini kıracak, kapitalizmden kopuşu geniş kitleler nezdinde anlamlı ve tahayyül edilebilecek bir seçenek haline getirecek bir birleşik siyasal mücadelenin zeminini oluşturmaktır. Bu da sosyalist hareketin yeniden yapılanmasından, ekososyalist ve feminist, enternasyonalist ve çoğulcu, emekçi sınıfların içinde kök salmış bir devrimci kitle partisinin inşasından geçiyor.

İçerisinde bulunduğumuz topyekûn kriz koşullarından emekçiler ve ezilenler lehine bir çıkışın patikalarını mücadeleler içinde açacak, AKP sonrası dönemde yeni burjuva iktidarına karşı emeğin ve özgürlüğün savunusunu üstlenecek antikapitalist bir sınıf siyasetinin inşası bakımından Türkiye İşçi Partisi’nin belirleyici bir aktör olabileceğini düşünüyoruz.

TİP’in, uzun yıllar sonra ilk kez emekçiler ve ahali nezdinde ilgi ve itibar gören sosyalist bir odak olarak ortaya çıkması; partinin Kürt halkı ve HDP ile enternasyonalist ve dayanışmacı bir çizgide hareket etmesi; tek bir geleneğin taşıyıcılığını üstlenmektense saflarını sermaye düzeniyle dövüşmek isteyen herkese açarak çoğulcu ve katılımcı bir siyasal kültürü derinleştirmeye yatkın bir zemin oluşu, bizler için, sözünü ettiğimiz türden bir siyasal inşa bakımından bilhassa önemlidir.

Sürekli Devrim dergisini çıkarmaya başladığımız 1978’den bugüne dek yürüttüğümüz sosyalist mücadeleyi, bundan böyle Türkiye İşçi Partisi saflarında, bu partinin birer üyesi olarak sürdüreceğimizi ilan ediyoruz. Tüm dostlarımızı antikapitalist bir siyasal seçeneğin inşası için Türkiye İşçi Partisi’nde buluşmaya davet ediyoruz.

Antikapitalist Seçeneğin İnşası için Bir Yol Var!

Sosyalist Demokrasi için Yeniyol