Oy hakkı talebi, eşit işe eşit ücret, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendika içinde kadın varlığı, gündelik hayatımızda maruz kaldığımız fiziksel, psikolojik veya ekonomik şiddet, görünmeyen ev içi kadın emeği… Kadınlara ait bir günün ilan edilmesinin arka planında bütün bir haklar mücadelesi, hatta bazen de hayatta kalma mücadelesi var. Patronun kilitlediği fabrika kapıları yüzünden yanarak can veren kadınlar, şiddete karşı örgütlenen, antimilitarizme ses çıkaran, sendikalarda mücadele veren kadınlar; ve Kürt kadınlar, lezbiyen, biseksüel, trans kadınlar… Birlikte oluşturduğumuz kadın mücadelesi tarihini unutmuyoruz ve ataerkiye karşı isyanımıza devam ediyoruz!
Neoliberalizmin kadınları daha çok çalıştırıp daha çok yoksullaştırdığı bugün, biz kadınlar esnek ve güvencesiz çalışma koşullarını daha ağır şekillerde deneyimlerken, kadın bedeni üzerinde yürütülen baskı had safhaya ulaşmışken, artan kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz haberleriyle/deneyimimizle her geçen gün yüzleşirken, militarizmin seyfi tüm kadınları daha çok ezerken sokaklara çıkma nedenlerimiz her zamankinden daha çok.
Gücümüzü göstermek için, mücadelemizi yenilemek için, erkek şiddetine ve ataerkiye karşı çıkmak, hepimizi ama en çok da biz kadınları baskılayan bu sistemin kurumlarını kökten değiştirmek için, gerçek bir eşitlik için, ilişkilerimize müdahale edilmeyen, cinselliğimize karışılmayan başka türlü ve daha iyi bir dünya mümkün demek için bağırıyoruz, öfkemizi ve değiştirme gücümüzü ortaya koyuyoruz. 8 Mart’ta alanlardayız!
Sokağa özgürleşmeye!