Sandra Demarcq – Emeklilik reformuna karşı çıkan yeni hareketin en önemli özelliği, hala devam etmekte olan sendikal birliktir. Sendikal önderliğin söz konusu birliği geniş işçi kesimlerinin yanı sıra, genel olarak toplum tarafından da hareketin en kıymetli yanı, esas dayanak noktası olarak algılanmaktadır. Grev ve gösteri takvimi geçmiş yıllarda olduğu gibi belirli bir bakış açısının söz konusu olmadığı ‘periyodik olarak düzenlenen ayinvari gösteriler’ olarak değil aksine şu güne kadar farklı sektörlerdeki hareketlenmenin birer mekanizması olarak görülmüştür. Bu nedenle de sendikal önderlik birçok insan için hükümete ve Sarkozy’e karşı bir muhalefet gibi görünmektedir.
Bu birliğin sağlanması ve korunması herşeyden evvel hükümetin gündeme getirdiği reformun esasına (yeni asgari emeklilik yaşının 62’ye, bütün sosyal haklarla birlikte emeklilik yaşının 67’ye yükseltilmesi) ilişkin inatçı tutumu ve sosyal diyaloğa en açık sendika liderleriyle dahi pazarlığa yanaşmamasıyla açıklanmaktadır. Fakat ayrıca eylemlerin yoğunluğu, hoşnutsuzluğun boyutları herhangi bir sendika liderinin kısa vadede hareketten kendini ayırması imkansız hale getirmiştir. Ayrıca, başta 2003’de ilk kez gündeme gelen emeklilik reformunu onaylayarak sokaktaki kredibilitesini yitiren CFDT olmak üzere, söz konusu bazı sendika liderlerinin güç toplanmasına imkan sağlamaktadır.
Fakat bu birliğe rağmen kapalı kapılar ardında daha derin ve strajejik ayrımlar vardır. Sendika önderlerinin tamamı emeklilik yasa tasarısının ilga edilmesini talep etmemektedir. Sadece FSU ve Solidaires açıkça bu talebi dillendirmektedir.
Daha da ötesi, sendikalar tarafından paylaşılan ortak eylem stratejisi hareketin zayıf noktasıdır. Sendikalar tarafından belirlenen eylem takvimi gösterilere katılanların sayısını artırmayı sağlasa da söz konusu olan süresiz bir grevle geniş çaplı bir kitle hareketini inşa edebilmek için yeterli değildi. Özellikle de devasa bir katılımın olduğu 23 Eylül eyleminin ardından durum buydu.
Sonuç olarak, 7 Eylül eyleminin başarısının ardından Ulusal Meclis’te tasarının kabul edilmesi nedeniyle yeni bir eylem günü için karar almak –aynı durum Senato’daki oylama için de geçerliydi- hükümete gönderilen açık bir mesaj anlamına geliyordu: Yasayı çıkarmanızı engellemeyeceğiz!
Sendika liderleri eylem günlerini planlayarak hareketi desteklemelerine rağmen çoğunluğu hareketi genişleterek hükümetle esaslı bir toplumsal mücadeleye girişmeyi reddetti ve son günlerde başta rafineri işçileri olmak üzere en mücadeleci işçiler saldırıya uğrarken, greve çıkma hakları engellenirken sadece ikaz etmekle yetindiler.
Aynı şeyi bu harekette de görüyoruz: Sendika liderleri açık bir şekilde emeklilik gibi son derece önemli bir sosyal kazanımı korumak için mücadeleyi tercih etmedi. Fakat bu gerçekten şaşırtıcı mı?
27 Ekim 2010
* NPA Merkez Komite üyesi