Gezi İsyanı sonrası AKP’nin toplumsal muhalefeti sokaklardan çekilmeye zorlama stratejisi, belli bir oranda başarıya ulaşmış gibi gözüküyor. Konu ister Soma’da gerçekleşen iş katliamı olsun, ister laiklik talepli bir eylem olsun her türlü sokak gösterisine karşı geliştirilen polis saldırısı; özellikle Kürt sorununun geldiği noktada her türlü demokratik siyaset arayışının terör olarak kategorilendirilmesi ve son olarak siyasi iktidar ile organik ilişkileri ayyuka çıkmış cihatçı teröristlerin yaptıkları canlı bomba eylemleri AKP için muhalefetsiz sokaklar, güllük gülistanlık bir siyaset alanı açmıştır.
 
Saldırı çok kapsamlıdır. AKP, her şeyden önce bir sermaye partisidir. Soma’da, Ermenek’te ve birçok farklı sektörde öldürülen işçilerin kanı AKP’nin elindedir. İşçilere açlık sınırının altında bir ücret ile ölümden başka bir şey vaat etmeyen bu sermaye partisi, yandaş iş adamlarına bütün ülkenin kaynaklarını peşkeş çekmekte, yönetimin üst kademesi günden güne daha da zenginleşmektedir. İşçilerin son derece kısıtlı taleplerle ilan ettiği grevler dahi hükümet kararıyla, “milli güvenliğe tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle yasaklanmaktadır. Tek başına iktidar olma şansının tehlikeye düştüğü 1 Kasım 2015 seçimlerinde vaat edilen asgari ücret artışı, çeşitli vergilerle neredeyse tamamen geri alınmıştır. Kıdem tazminatının kaldırılması, özel istihdam bürolarıyla güvencenin kaldırılması gibi yeni girişimler, AKP’nin işçi sınıfına yönelik savaşının yeni projeleridir.
 
Bu işçi düşmanı düzeni sürdürmek için siyasi iktidar totaliter bir sistem inşa etmektedir. Burjuva demokrasisinin en temel nitelikleri dahi fiilen ortadan kalkmış, meclis oldukça etkisizleşmiş, bütün devlet kurumlarının tek bir kişi tarafından yönetildiği bir ortama girilmiştir. Akademisyenlerin, gazetecilerin, muhaliflerin ilk önce havuz medyası tarafından hedef gösterilmesi, ardından cumhurbaşkanının nefretini çekmesi ve hemen ardından yargı tarafından cezalandırılması alışıldık bir yöntem haline gelmiştir. Yüzlerce insan cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanmakta, bazıları tutuklulukla cezalandırılmaktadır. Kürt illerinde yürütülen topyekun savaş ise, 90’lara rahmet okutur bir kirlilikle yüzlerce sivilin canını alarak devam etmektedir.
 
Bir kliğin siyasi ve ekonomik çıkarları için çalışan parti-devleti adım adım inşa edilmektedir. Bu parti-devletin resmi ideolojisi ise İslamcılıktır. Anayasadaki laiklik vurgusuna yönelik saldırılardan, eğitimde dincileşmenin artmasına, İslamcı dernek ve vakıfların devlet tarafından aktif bir şekilde desteklenmesinden, mezhepçiliğin yaygınlaşmasına kadar birçok olgu AKP’nin toplumsal mühendislik projesini açık etmektedir.
 
AKP’nin Yeni Türkiye’si, işçi düşmanı, neoliberal, totaliter, hukuksuz ve dinci/mezhepçidir. Bu yeni rejimin insanlara vereceği daha fazla iş cinayeti, daha fazla ölüm, daha fazla baskı ve daha fazla sefalettir. Bu suç çetesine karşı siyaset alanını daha fazla genişletmek, sokakları terk etmeyip, sokak muhalefetini daha güçlü kılmak görevimizdir. Bunun için 1 Mayıs 2016 son dönemin en önemli 1 Mayıslarından birisi olacaktır. Siyasi iktidarın suçlarına ortak olmamak, işçi sınıfının mücadelesine omuz vermek, doğanın yandaşlara peşkeş çekilmesine karşı çıkmak için 1 Mayıs’ta Bakırköy’deyiz.

 

Buluşma Yeri: Marmara Forum Önü
Saat: 11.00