Saray bir kez daha savaş kartını oynamaya karar verdi.
7 Haziran 2015 seçimlerinden beri her zayıflama emaresi, her mağlubiyet vakası karşısında kendini tahkim etmek üzere silaha sarılmaktan başka seçenek görmeyen Saray Rejimi bir kez daha Türkiye’yi ve tüm bölge halklarını ateşe atmayı seçiyor.
Cihatçı çeteler kent merkezlerine kadar girerken, meydanlarımızda bombalar can alırken IŞİD’in Türkiye sınırlarına yerleşmesine tepki göstermek ne kelime, adeta buna çanak tutan iktidar zihniyeti, bu caniyane örgüte karşı canı pahasına en temel insani değerleri korumuş olan Kürt halkının en ufak kazanımına dahi katlanamıyor. Mevcut kriz, yoksulluk ve işsizlik koşullarında hayali bir tehdidi bertaraf etmek için seferberlik ilan etmekten, binlerce emekçi çocuğunu, ölümle burun buruna kalacakları cepheye göndermekten çekinmiyor.
Ülke sınırlarında güvenliğin sağlanması adı altında Kürt düşmanlığını pekiştirerek ve “boşaltılan” bölgelere mültecilerin yerleştirilmesi gibi akla ziyan argümanlarla kamuoyundan destek devşirme peşinde olan Sarayın Suriye macerası bölge halkları için ancak ve ancak felaket getirebilir.
Beyaz Saray’da oturan meczuptan kimsenin bir hayır beklememesi gerektiği artık anlaşılmış görünüyorken, başta Kremlin ve Şam olmak üzere bölgedeki diğer aktörlerin alacağı tutumların da bugüne dek görüldüğü üzere barışın tesisine yönelik olmayacağı aşikardır. Avrupa Birliği’nin ise mültecilerin kendi sınırlarından uzak tutulması dışında bir kaygısı olması beklenmiyor.
Öte yandan yaşananların devletin değil Erdoğan ve şürekâsının bekasıyla ilgili olduğu besbelli iken, daha dün sözüm ona “beka sorununun” parçası olarak işaret edilenlerin bugün savaş korosuna katılması, kapsayıcı ve kalıcı olduğu varsayılan muhalefetin ne denli kırılgan ve ortak değerlerden azade olduğunu göstermektedir. Rejim pespaye bir savaş kartıyla bir kez daha muhalefeti kendi arkasına dizmeyi başarmıştır.
Sarayın temelleri iyiden iyiye aşınırken, militarist-şoven iklimi dağıtma, barış ve ekmek mücadelesini yükseltme görevi yine sosyalistlerin, emek ve demokrasi güçlerinin omuzlarındadır. Bunun ilk adımı ise, şiarımızı olanca gücümüz, özgüvenimiz ve inancımızla haykırmak:
Savaşa Hayır!
Barış Hemen Şimdi!