21 Ocak’ta düzenlenen kitlesel Kadın Yürüyüşü, feminist mücadelenin yeni bir mücadele dalgasının başlamasına işaret olabilir. Fakat odak noktası tam olarak ne olacak? Bize göre, salt Trump’a ve onun kadın düşmanı, homofobik, transfobik ve ırkçı politikasına karşı koymak yeterli değildir. Aynı zamanda sosyal haklara ve işçi haklarına yönelik devam eden neoliberal saldırılara da karşı olmalıyız.
Trump’ın bariz kadın düşmanlığı 21 Ocak eylemlerini tetiklemesine rağmen kadınlara (ve bütün işçi sınıfına) yönelik saldırı Trump yönetiminden önce de vardı. Kadınların yaşam koşulları, özellikle de renkli kadınların ve işçilerin; işsizlerin ve göçmen kadınların koşulları, finansallaşma ve ekonomik küreselleşme yüzünden son 30 yıldır durmadan kötüleşmiştir.
Lean-in feminizm* ve diğer kurumsal feminizm türleri, kendini tanımlama ilerleme şansı bulamayan ve hayat koşulları ancak sosyal üreme sağlığı politikaların savunulması, sağlıkta adaletin güven altına alınması, işçi haklarının garanti edilmesi yoluyla gelişebilecek çoğumuzu kapsamakta başarısız oldu. Kadın hareketinin bu yeni dalgası bütün bu sıkıntıları ön cepheden ele almalıdır. Bu feminizm, %99’un feminizmi olmalıdır.
Amaçladığımız feminizm zaten dünya genelindeki mücadelelerde ortaya çıkıyor: Polonya’daki kürtaj yasasına karşı kadın grevleri ve eylemlerinden, Latin Amerika’daki erkek şiddetine karşı kadın yürüyüşüne kadar; geçtiğimiz Kasım ayında İtalya’da yapılan muazzam kadın eylemlerinden İrlanda ve Güney Kore’de üreme haklarının savunulması için yapılan kadın eylemlerine kadar.
Bu seferberliklerle ilgili en çarpıcı olan şey ise birçoğunun erkek şiddetine karşı, iş istikrarsızlığı ve ücret eşitsizliğine karşı, homofobi, transfobi ve ksenofobik göçmen düşmanlığının karşısında konumlanan karma eylemler şeklinde örgütlenmesidir. Genişletilmiş gündemle birlikte hep bir ağızdan yeni bir uluslararası feminist hareketin müjdesini veriyorlar: Irkçılık karşıtı, anti-emperyalist, heteroseksizm karşıtı ve neoliberalizm karşıtı.
Bizler de daha geniş feminist hareketin gelişmesine katkı sağlamak istiyoruz.
İlk olarak, 8 Mart’ta erkek şiddetine karşı ve üreme hakkını savunan dünya çapında bir grev başlatmayı öneriyoruz. Bu aşamada 30 ülkeden feminist grupla bir araya gelerek herkesi böyle bir greve çağırıyoruz.
Amacımız trans kadınlar ve bu uluslararası mücadele gününde -grev; yol, köprü, meydanları kapatma, seks işçiliği, boykot, kadınlardan nefret eden politikacıları ve şirketleri duyurma, eğitim enstitülerinde grev günü- destek olmak isteyen herkes dahil olmak üzere kadınları harekete geçirmek.
Bu hareket, lean-in feminizmin yoksaydığı (resmi işgücüne katılan kadın, sosyal üreme ve sağlık çalışan kadınlar, işsiz kadınlar ve istikrarsız çalışma koşullarına sahip kadınlar) ihtiyaçları ve arzuları görünür kılmayı amaçlıyor.
Yüzde 99’un feminizmini kucaklamak için Arjantin’deki koalisyon Ni Una Menos’tan ilham alıyoruz. Kadına yönelik şiddet, onların tanımladığı gibi, bir sürü yüze sahip: aile içi şiddet, pazar şiddeti, kapitalist mülkiyet ilişkileri ve devlet ilişkilerinden doğan şiddet; lezbiyenlere, trans bireylere ve queer kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddet, devletin göçmenlere uyguladığı şiddet, tutuklanma şiddeti ve kürtajı yasaklamakla ve ücretsiz sağlık ve kürtaj imkanı sağlamama yoluyla kadın bedeni üzerinden uygulanan endüstriyel şiddet.
Onların perspektifi, endüstriyel, politik, kültürel ve ekonomik baskıya uğrayan Müslüman ve göçmen kadınlara, renkli kadınlara, çalışan ve işsiz kadınlara, lezbiyen, trans ve queer kadınlara yöneltilen ataklara karşı durma kararlılığımızı güçlendiriyor.
21 Ocak’taki kadın yürüyüşleri Amerika’da da yeni bir feminist hareketin oluşuyor olabileceğini gösterdi. Bu ivmemizi kaybetmemek için önemli.
8 Mart’ta grev için, gösteri için, yürüyüş yapmak için bize katılın. Uluslararası mücadele gününü tabandan örgütlenen, antikapitalist, çalışan kadınlarla, onların aileleriyle ve dünyadaki tüm müttefikleriyle %99’un feminizmini oluşturmak için lean-in feminizmi ortadan kaldırmak amacıyla inşaa etmemize yardım edin.
*Lean-in: Sheryl Sandberg’in aynı kitabından türeyen bir tanım. Bağlamda ekonomik ayrıcalıklı beyaz kadınların feminizmi olarak kullanılıyor.
Metni Yazanlar: Linda Martín Alcoff, Cinzia Arruzza, Tithi Bhattacharya, Nancy Fraser, Barbara Ransby, Keeanga-Yamahtta Taylor, Rasmea Yousef Odeh, Angela Davis.
Kaynak: gazetekarinca.com